Sahar Burhan`ın Aguélimuséet`teki sergisinde: Işık, ekmek ve labirent

Fotoğraf: Johanna Byström Sims

Sufizme içkin fikir ve motifler, tıpkı Ivan Aguéli’nin kendi yaşamında olduğu gibi, Sahar Burhan’ın Aguélimuséet`teki Düğüm Sergisi`nin de merkezinde yer alıyor. Lyktan`dan Didem Yıldırım, Suriyeli sanatçıyla konuştu.

– Şam’ın Eski Kent bölgesindeki evimizde komşu evlerden gelen dini dansların sesini duyardım. Komşu evlerden davul gümbürtüsü ve dansçıların nefes sesleri yükselirdi. Onlar derin nefes aldıkça gırtlaklarından çıkan sesler davulların ritmine eşlik ederdi. Küçüktüm, izlememe izin verilmediği için sadece dinlerdim. Her Cuma yeni bir dans vardı ve o zaman 10 yaşında küçük bir kız olan ben, her seferinde yeni hayallere dalardım. Gelen seslerin anlamını anneme sorduğumda, bana ”buna Sufi seması denir” dedi. Sıcacık ince bir sac ekmeğini tam ortasından tutarak bana bir dervişin nasıl sema döndüğünü gösterdi ve her yere ekmek kokusu yayıldı, diye anlatıyor Sahar Burhan

Sahar Burhan, 2007 yılında siyasi karikatürist olan eşi Saad Hajo ile Lübnan’dan kaçmaları gerektiği için İsveç’e yerleşen Şamlı bir sanatçı. Açık ve kapsayıcı yöntemlerin hâkim olduğu sanatsal pratiğinde yoğun olarak bütünlük ve herkesin eşit değerliliği konuları üzerine çalışıyor.

– Ev mefhumu bir mülteci ve sanatçı olarak nerede olursam olayım, aklımda olan ve olduğum yeri şekillendiren bir fikir diyor Sahar. Beton bir çatıya ihtiyacım yok artık, bir kuş gibiyim bugün ve evimi istediğim yere kuruyorum.

Bir başka röportajda ise İsveç’in nasıl hızla kendi evine dönüştüğünden şöyle bahsediyor Sahar, “bir evde en önemli şey orada sizi okuyan ve sizinle ilgilenen insanların varlığıdır. Ev, sizi anlayan, kafa dengi insanlarla olduğunuz yerdir.”

Bu fikirler tasavvufun düşünce ve imaj alanını çağrıştırıyor. Kapsayıcılık ve herkesin eşit değerde olmasının merkezde olduğu bir gelenek ve felsefe olan tasavvuf, ilahi olanın içsel arayışına odaklanır. Mesela Arapça`da ”ev” anlamına gelen ”beyt” kelimesi, tasavvuf şiirlerinde genellikle kalp için kullanılan bir metafordur.


Fotoğraf: Johanna Byström Sims

Sahar, sergi öncesinde hayatını tasavvufa adamış İsveçli ressam Ivan Aguéli’nin hayatına ve resimlerine aşina olmasa da Aguéli’nin İslam ve Sufizm ile bağlantısını öğrendiğinde bunun iyi bir karma olduğunu düşündüğünü söylüyor.

Sergi öncesindeki bir yıl boyunca yerel sanatçılar Mimmi Tollerup ve Karin Edvall ile çalışarak Aguélimuséet`in içinde bulunduğu Sala belediyesi ve komşu belediye Norberg`e aşinalık kazanıyor Sahar. Her iki bölgede de düzenlenen ”özgürleştirici” dans ve resim atölyeleri sonucunda da 27 Kasım- 11 Aralık 2021 tarihleri ​​arasında Aguéli Müzesi’ndeki Düğüm sergisi açılıyor.

Sergi üç ana unsurdan oluşuyor: bir derviş heykeli, hale şeklinde bir ışık ve ekmek kırıntılarından yapılmış bir labirent. Işık, ekmek ve labirent İslam mistisizmi tasavvufta kullanılan yaygın sembollerden zaten ve sanatçı görsel üslubunda dervişin başındaki halenin yarattığı kontrasttan yararlanıyor. Tasavvuf felsefesinde çiğ buğdayın pişmiş ekmeğe dönüşmesi, Sufi’nin ruhsal gelişiminin bir alegorisi olarak kullanılır. Işıksa Sufilerin yüzyıllar boyunca kendi düşünce ve pratiklerini aydınlatmak için kullandıkları bir kavramdır keza labirent de Tasavvuftaki manevi yolculuğun başka bir metaforudur.

Derviş heykelinin eteğinde ünlü Sufi şairi Ibn ‘Arabi`nin uzun bir şiirinden bir mısra yazılıdır: “Aşk dininin yolundan gidiyorum şimdi ben ne tarafa yönelirse aşk kervanı, çünkü aşktır benim dinim ve imanım.”

Sahar, alıntının kendisi için çok şey ifade ettiğini ve İsveç’te yaşamaya başladığından beri dini üzerine konuşmanın kendisi için önem kazandığını söylüyor. İslam’ın genellikle olumsuz olaylarla ilişkilendirildiğini hisseden sanatçı, Şam’da yaşadığı süre boyunca kendi dini deneyimlerinin ne kadar güzel, insancıl ve sevgi dolu olduğunu vurgulamak istiyor.

Didem Yıldırım • 2022-01-19
Didem Yıldırım, Türkiyeli sergi yapımcısı ve dramaturg. Çoğunlukla güncel sanat, tiyatro ve kültür üzerine yazılar yazıyor.


Lyktan diller arası etkileşime özel ilgi duyan, çokdilli bir kültür dergisidir. ”Herkes icin sanat” esasından yola çıkarak sanat, kültür ve çokdillilik üzerine yazılar üretiyoruz. Siyasi ve dini olarak serbetst bir yapıdayız ve proje sahibi Konstfrämjandet Västmanland ile birlikte bağımsız olarak yönetilmekteyiz. İletişim

Ljus, bröd och labyrinter när Burhan ställer ut på Aguélimuséet

Foto: Johanna Byström Sims

Precis som i Ivan Aguélis eget liv är idéer och motiv från sufismen är centrala i Sahar Burhans utställning Nod på Aguélimuseet. Lyktans Didem Yildrim har pratat med den syriska konstnären.

– Jag brukade höra ljudet av religiösa danser som kom från grannhusen i Gamla Stan i Damaskus. Trummornas dunkande och dansarnas andning ljöd högt. De andades kraftigt och ljuden som kom ur deras halsar blev ett ackompanjemang till trummornas rytm. Jag var ung och fick inte titta, utan bara lyssna. Varje fredag var det en ny dans och varje gång blev det nya fantasier hos den tioåriga flicka som jag då var. När jag frågade min mamma om detta ljud svarade hon, ”det heter Sufivirvlar.” Hon höll ett varmt tunt bröd i mitten och visade mig hur en dervish virvlar…  och doften av bröd spred sig överallt, berättar Sahar Burhan.

Sahar Burhan är konstnär från Damaskus och kom till Sverige 2007 då hon och hennes partner Saad Hajo, som tecknar politiska satirer, behövde fly från Libanon. Hon har jobbat mycket med integritet och allas lika värde, i ett konstnärskap vars processer är öppna och inkluderande.

– Som flykting och konstnär är frågan om hemmet en idé som jag håller i mitt huvud och gestaltar var jag än befinner mig, säger Sahar. Jag behöver inte längre ett betongtak. Idag är jag som en fågel och bygger mitt hem vart jag vill.

I en annan intervju nämner hon hur Sverige snabbt blev hennes hem eftersom det viktigaste i ett hem för henne är att ”där finns människor som läser dig och som är intresserade av dig. Platsen där du möter likasinnade människor som förstår dig.”

Dessa idéer påminner om sufismens tanke och bildterritorium. Sufism är en tradition och filosofi som fokuserar på det inre sökandet efter det gudomliga och där inkluderandet och människors lika värde är centralt. Till exempel används ordet ”bayt” som betyder ”hem” på arabiska ofta som en metafor för hjärta i sufidikter.


Foto: Johanna Byström Sims

Sahar var inte bekant med den svenska målaren Ivan Aguéli, som ägnade sitt liv åt sufismen men, säger att det kändes som bra karma när hon fick höra om Aguélis koppling till Islam och sufismen.

Under året har hon bekantat sig med kommunerna Sala och Norberg och jobbade tillsammans med Mimmi Tollerup och Karin Edvall, två lokala konstnärer. De genomförde tillsammans ”frigörande” dans- och måleri-workshops i båda kommunerna, vilket resulterade i utställningen Nod på Aguélimuseet.

Hennes gestaltning bestod av tre huvudelement; en dervischskulptur, ett ljus i form av en gloria och en labyrint skapad av brödsmulor. Ljus, bröd och labyrinter är vanliga symboler i den islamistiska mysticismen. Och hon använder sig av kontrasten med en gloria som lyser ovan dervischen. Förvandlingen av råvete till färdigt bröd används som en allegori för Sufis andliga utveckling. Ljus är ett begrepp som sufier har använt sig av genom århundradena för att belysa tanke- och praktiksystem och en labyrint är också en metafor för den andliga resan i sufismen.

På dervischskulpturens kjol finns en vers från en längre dikt av den välkände sufimästaren Ibn ‘Arabi; ”Jag bekänner mig till kärlekens religion, vart dess ritt än går, för kärlek är min religion och min tro.”

Sahar berättar att citaten betyder mycket för henne och att det blivit ännu viktigare för henne att berätta om sin religion sedan hon kom till Sverige. Eftersom hon upplever att Islam ofta kopplas till det negativa vill hon lyfta fram det positiva och hur religiösa upplevelser under hennes uppväxt i Damaskus var vackra, snälla, humanistiska och kärleksfulla.

Didem Yildirim • 2022-01-19
Didem Yildirim är utställningsproducent och dramaturg från Turkiet. Hon skriver mest om samtidskonst, teater och kultur.